ROMANLAR
ANILARDA YUMAK YUMAK (ABBAS SAYAR)
Yazarın yaşamından kesintilerin yer aldığı kitap, ilk olarak askerlik anıları ile başlar. Ören kasabasında 1. Takım Komutanı olarak görevini yerine getiren yazar. Burada 9. tümen komutanıdır. Sıcak bir yaz gününde bölüğüne yürüyüş emri verirken, kendisi de geçmiş anılarına geri döner. Kariyerine yirmi bir yaşında başlar. Çılgın yaşında olduğu için şehir polisi olduğunda kendini paşa gibi hisseder ve aylık altmış dokuz lira maaş alır. Mesleğin ilk yıllarını hatırladığında, dişlerinin yardımıyla yedek subaylığa gönderirken babasının ona on iki buçuk lira verdiğini hatırlar. Hatta geçmişe giderek ailelerin çocuklarını okutmak ve bir meslek sahibi olmak için nasıl mücadele verdiklerine de şahit oluyoruz.
İmkânsızlıklar nedeniyle bir üsteğmenden kendisine ayakkabı aldığını hatırlar. Bedensel rahatsızlıklarını gidermek için tatillerde huzurevini ziyaret eder. Kitapta bu yerle ilgili anılarından sık sık bahseder. Oradaki kızlarla yaşadığı bazı şeyleri ayrıntılı olarak anlattır. Oradaki kızların isimlerini zihnine o kadar kazımıştır ki, geçmiş yaşamına ait anılarına gittiğinde hep bu kızların isimlerinden bahseder. Bu anılarla boğuşurken birdenbire bir emir alır. Bir aylığına Çan Koruma Ekibinin Komutanı olarak orada bulunan bir cephanelik olduğu ve onu kontrol altında tutması gerektiğidir. Birkaç saat içinde ekibi toplar ve Zile’ye gitmek için yol alınır. Zile’ye vardığında görevi oradaki teğmenden devralır.
Mevcut olan bu yerde Osmanlı mermileri ve topları bu yerde bulunmaktadır. Burada nöbeti devraldıktan sonra ekip odasında daralır ve çarşı yönünde gezintiye çıkmaya başlar. Burada sağı solu gözetlerken Anadolu evlerini anlatır ve hüzünlenir. Anadolu evlerinin yıkıldığını, ev sahibinin bir tuğlayı bile değiştirecek gücü olmadığını hisseder. Çarşıya indiğinde bir mahalle kahvesine rastlar. Orada halk onu saygıyla karşılar. Meraklı gözler ona buraya hangi görevle geldiğini sorar. Amasyalı Muhafız Timi Komutanı olarak birliğimle cephanelik nöbetine geldiğimi söyler. Kafede bulunanlar, eski askerlik anılarıyla ilgili yaşadıklarını anlatır. Bu ravilerden yaşlı bir adam komutanın dikkatini çeker. Bu kişi emekli bir hâkimdir. Öğle ezanı okununca kahvehanedekiler mescide gider, komutan oradan ayrılır. Günler sonra kahvehanede tanıştığı yaşlı amcasıyla tekrar karşılaşır. Zaten onunla sohbet etmek istemişti. Eline fırsat geçtiğinde sohbetini kaçırmak istemez. Yaşlı adamın emekli bir hâkim olduğunu öğrenir. Hâkim, meslek hayatında yaşadığı, gezdiği, gördüğü yerler hakkında hayat tecrübelerini ve izlenimlerini anlatır. Bu komutanın dikkatini çeker. Aralarında bir dostluk bağı kurulur. Hâkim, komutanı yaşadığı eve götürür. Ona özel hayatıyla ilgili anılarını anlatır. Bu anlattıklarından ders alınmasını öğütler. Komutan, Hâkim’in yanına gittiğinde geçmişine dair anılarını hatırlar ve aralarında geçen sohbetten sonra acı çeker. Bir gün hâkim kahvehanede insanlarla sohbet ederken bir anda kafası masaya düşer ve ölür. Komutan, bağ kurduğu bu adamın ölümünden etkilenir. Köylü hemen arkasından konuşmaya başlar. Kim olduğu hakkında dedikodu yaparlar. Bu olaydan kısa bir süre sonra Komutan’ın Zile’deki görevi sona erer. (Kitapdiyarı.com, 2024)
HALK HİKAYESİ,HİKAYE,DESTAN
ADIM AGOP MEMLEKETİM TOKAT (AGOP ARSLANYAN)
Agop Arslanyan 1930’larda doğduğunda, 1915’te yaşananlardan sonra Tokat’ın Ermeni ahalisinin nüfusu büyük ölçüde azalmış, okulları, kiliseleri kapanmış, o canlı sosyal yaşantıdan geriye soluk bir hayalden ve yaşama tutunmaya yarayan geleneklerden başka pek bir şey kalmamıştı. Arslanyan daha on iki yaşında ailesini ardında bırakarak, okumak için memleketinden ayrılıp pek çokları gibi İstanbul’a göçse de, yüreğinde doğduğu kente olan özlem hiç dinmedi. Tokat Ermenilerinin bu son temsilcilerinin yaşantısı, komşularıyla olan ilişkileri, siyasi gelişmelerin gölgesinde hissettikleri, korkuları, sevinçleri, tadına doyum olmaz yiyecekleri, müzikleri, eğlenceleri, piknikleri, zanaatları, hep canlı, renkli, duygulu ayrıntılar olarak belleğinin bir köşesinde işli kaldı. Adım Agop Memleketim Tokat bu anıların, özlemin, bugün artık yok olmuş farklı bir zaman dilimini kaydetme arzusunun dışavurumu. Yüzyıl ortalarında bir Anadolu şehrinin zaman zaman eğlenceli, hüzünlü, ama hep içten, hep sıcak, hep samimi hikâyesini anlatan bu kitap, diplomatik-politik çekişmelerden uzak, basit halk kitlelerinin yaşantısıyla örülmüş bir kitaptır. (ARAS, 2024)


BİR EFSANE
Turhal Adı Üzerine Efsane
Savaşın olduğu dönemde Turhal şehrini düşman kuşatmıştır. Savaş başlamış ve günlerce sürmüştür. Savaş devam ederken Savaşın yoğun olduğu bir gün bir er düşman ordusunun içine girmiş ve akşama kadar kılıç sallamış. Kılıç ile savaşmaya devam ederken güneşin battığı an geriden gelen bir kılıç darbesi başını gövdesinden ayırmış. Kesikbaşı yuvarlana yuvarlana şehrin dışındaki köprüye kadar gitmiş. O sırada nerden geldiği bilinmeyen bir ses kesikbaşa “dur… kal “ emrini vermiş. Kesikbaş orada kalmıştır. bunun üzerine savaştan sonra oraya bir türbe bir de mescit yaptırılmıştır. Şehire de bu olay üzerine “Durhal” ismi verilmiştir. Zamanla söylem değişikliğine uğramış ve Turhal olmuştur.(engelsizedebiyat, 2024)
BİR KELİME:
Ağartu – Ayran
BİR DEYİŞ:
Azabdan alma maya, ya daş olur ya gaya.