Balıkesir

ROMANLAR

KUYUCAKLI YUSUF(SABAHTATTİN ALİ)

Kuyucaklı Yusuf, o zamana kadar bir öykü yazarı olarak tanınan Sabahattin Ali’nin 1937 yılında kaleme aldığı ve yayımladığı ilk romanıdır. Romanın baş kahramanı olan Yusuf, Türk edebiyatının en romantik karakterlerinden birisi olarak kabul edilir. Roman, Millî Eğitim Bakanlığı’nın ortaöğretim öğrencilerine tavsiye ettiği “100 Temel Eser” listesinde yer almaktadır.

Roman, 1985 yılında Feyzi Tuna tarafından aynı adla sinemaya uyarlandı.

“Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez’in varlığı Yusuf için büyük boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf’un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olmayacağını sanıyordu.”

Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır. (Kitapyurdu, 2024)

Halk Hikayesi, Hikaye, Destan

Hasan Boğuldu(Sabahattin Ali)

Hasan ovalı bir gençtir, obalı dağların kızı Emine’ye âşık olur, Emine de ona. Yaşam biçimleri farklı olduğu için kavuşmaları zordur. Ama pes etmezler Emine’yi istemekte ısrarcı olan Hasan, Emine’nin ailesi tarafından zorlu bir sınava tabii tutulur. Hasan’ın köyden obaya kadar hiç dinlenmeden (yaklaşık 5 saatlik bir yol) sırtında 1 çuval tuzu getirmesi istenir. İlk saatler iyi gitse de güneşin ve yorgunluğun etkisi ile Hasan çok terler, terledikçe sırtındaki tuz çuvalı sırtını ateş gibi yakmaya başlar, takatten iyice kesilen Hasan yere yığılır kalır.

İçi yanan sınavı kaybeden Hasan kendisini gözetlemek için yanı başında yürüyen Emine’ye “Ben yapamadım, gelemedim Emine. Sen benimle gel, obaya gitmeyelim.” der. Emine üzülür ama geleneklere bağlılığından çuvalı kendi sırtlar ve obaya gider.

O günden sonra Hasanı gören olmaz. Emine her yerde onu arar ama bulamaz bir gün dere kenarında Hasan’ın gömleğinden bir parça bulur. Hasan’ın gel Emine gidelim deyişi aklından hiç çıkmaz, sesi sürekli kulağında çınlar, içindeki pişmanlık Emine’nin durumunu iyice ağırlaştırır ve Emine kendini dere kenarındaki çınara asarak hayatına son verir.(kösebucakdünya,2024)

Bir Efsane

Hasan Baba Yatırı

Kabri hakkında pek çok efsane anlatılan bu Hasan Baba hakkında M.Yasa ile H. Korkut, Şakayık-ı Numaniye’den naklen Hasan Baba hakkında şu bilgileri veriyorlar:

“Bursa’da metfun Emir Buhari hazretleriyle münasebet tesis etmiştir. Emir Sultan vefat edeceği zaman yanındaki muhipleri irşat için makamlarına birini tavsiye veya tayin etmesini söylediler. Bunun üzerine Emir Sultan Hazretleri buyururlar:

“Öldüğüm zaman sırra vakıf olan filan kimseyi bulursunuz. işte ancak o zatın vereceği cevaba bağlıdır. Bunun üzerine Sultan’ın tarif ettiği şahsı bulup, arzularını söylerler, kabul etmesi için ricada bulunurlar: ilk defa bunu reddeden Hasan Baba, Emir Sultan’ın vasiyetini söylediklerinde kabul eder ve sırra vakıf olduğunu göstermek için ve diğerlerinin arzusu ile şöyle buyururlar:

Onlara “semaya bakınız,” buyurdular. Ol taife dahi çeşm-i zahir ile savb u semaya nazar idüp dide-yi batınla arş-ı muallaya teveccüh eylediklerinde Emir Sultan ile hocası Hasan’ı bir yerde cülus eylemiş gördüler. Bu vaka üzerine Hasan Baba’nın halifeliğe layık birisi olduğu anlaşılır.”

Büyük veli Emir Sultan’ın halifesi olduğunu böylece öğrenilen Hasan Baba’nın dindar ve alim birisidir.O, şimdi kabrinin bulunduğu ve o zamanlar Arap Hanının bir odası olan yerde yaşadığı için “Öldüğüm zaman beni buraya gömersiniz” diye vasiyet etmiş, öldükten sonra da bu vasiyeti yerine getirilmiştir. Hasan Baba’nın halife olmadan önce Zağnos Paşa Cami’nin helalarını temizlediği de söylenmektedir. Münzevi bir hayat sürmesine rağmen son derece alim bir zat olduğu, ilimizde Ayak Dedesi adıyla bilinen yatırın sahibi Şeyh Şemseddin Efen­dinin müridi olduğu da bilinmektedir.(engelsizedebiyat,2024)

Bir Kelime:

Vere: Sürekli

Bir Deyiş:

Armudun sapı, üzümün çöpü deme.