ROMANLAR
MASALINI YİTİREN DEV(ADNAN BİLYAZAR)
Masalını Yitiren Dev, zorlu hayat koşulları sebebiyle ilkokula 14 yaşında başlayan Adnan Binyazar’ın çocukluğu ve gençlik yıllarında yaşadıklarından oluşuyor. Diyarbakır’da başlayan, yoksulluk içinde geçen çocukluk yılları, dağılmış bir aile, küçük yaşta başlanan çalışma hayatı. Adnan Binyazar’ın kendi kaleminden kendi hayatını yazmış olduğu bu kitap bir anı kitabı ancak roman gibi okunan bir anlatıma sahip. Yazar duygusallığa yer vermeden, nesnel bir üslupla anlatıyor yaşadıklarını. Ağın’dan Diyarbakır’a, Elazığ’dan İstanbul’a kadar uzanan bir coğrafyada, annesini – babasını, ustasını, Valentino’yu, Möho’yu, Leylo’yu, Zeko Bibi’yi birer roman kahramanı gibi canlı ve kalıcı kılıyor. Kendi yaşam öyküsünü anlatırken, o dönemin Türkiye’sine de ışık tutuyor.
Yazar, kendi yaşamöyküsü için Masalını Yitiren Dev adını seçmesini, “Çocukluk bir dev masalıdır. Masalı bozulmuş çocukluk neyse masalını yitiren dev de odur. Birbirlerini yitirdiklerinde çocukluk devin, dev çocukluğun büyüsünü bozar. Büyüsü bozulan çocuk ise yaşamı boyunca masalını arayan bir dev gibi savrulup durur.” diye açıklıyor. (VİKİPEDİ, 2024)
Halk Hikayesi, Hikaye, Destan
ASLI GİBİDİR(MURAT ÖZYAŞAR)
Yazarlar ve kentler… Italo Calvino’nun Görünmez Kentler’i, Orhan Pamuk’un İstanbul’u, Tanpınar’ın Beş Şehir’inin yanında, şimdi Murat Özyaşar’ın Aslı Gibidir: Diyarbakır Hikâyeleri. Taşıdığı kültürel, siyasi ve kişisel tüm anlamlar ve çağrışımlarıyla yazarı büyüten şehir, Diyarbakır… Murat Özyaşar, gidip geldiği iki dil arasında, yazıyla ve şehirle kurduğu özel ilişkiyi dile getiriyor edebi metinlerinde. Parçalar birleştiğinde, bir edebiyatçının yazarlık serüvenini, imge dünyasını, duruşunu onun penceresinden seyre dalıyoruz. (Mardin Life , 2024)
Bir Efsane
Bacı Kardeş Efsanesi
Eskiden Silvan da tüm evler tek katlı düz damlı ve bir boydaymış. Bu evlerin damlarında yürünerek ilçenin bir tarafından bir diğer tarafına kadar gidilebilinirmiş. Bir gün ilçenin kuzey ucundaki Büyülçeşme Mahallesinde oturan bir ailenin küçük kızları evlerin damlarından yürüyerek ilçenin güney ucundaki kırk minare mahallesine kadar gitmiş ve orada kaybolmuş. Hiç çocuğu olmayan bir kadın onu bulmuş fakat çocuk kim olduğunu ve ailesini anlatamamış. Kadında onu evlat edinip büyütmüş. Yıllar sonra şehrin kuzeyinde oturan bir aile bu kızı oğullarına istemişler ve gelin almışlar. Gelin oğlan evine gelince rafta duran bezden yapılmış bir bebek görmüş. Koşup onu almış ve ağlamaya başlamış. Kaynanası ne olduğunu sorunca da “benim çocukken bir bebeğim vardı bu aynen ona benziyor” demiş. Kadında bu bebeğin kaybolan kızına ait olduğunu söyleyerek gelinin annesine gidip bu kız senin öz kızın mı? Diye sormuş?
Kadında onu küçükken bulduğunu ve evlat edindiğini söyleyince gelin ile damadın kardeş olduğu anlaşılmış. Son anda bir trajedi önlendiği için Allah’a şükredip kurbanlar kesmişler. (engelsizedebiyat 2024)
Bir Kelime:
Azep – Bekar
Bir Deyiş:
Anasına bah kızını al, kenarına bah bezini al.