Kayseri+

Romanlar

HACI BAYRAM ( EMİNE IŞINSU )

Nevi şahsına münhasır hâl ve tavırları ile Hacı Bayram Veli, Yunus Emre ve Niyazi Mısrî’nin tasavvuf geleneğindeki yerleri ve etkileri kuşkusuz çok büyük ve derindir. Her üçünün hayatını ayrı ayrı ele aldığımızda; mürşit arayışı, yol boyunca çekilen çile, riyazet gibi ortak tasavvufi özelliklere sahip olduklarını görürüz. Mum yapıp satarak nafakasını çıkaran Mısrî, odun kesip dergâha taşıyan Yunus, talebelere ders veren Hacı Bayram… Emine Işınsu, bu üç mutasavvıfın hayatını, arka plana yaşadıkları dönemin siyasi ve tarihsel yapısını yerleştirerek ayrı ayrı romanlaştırıyor. Hacı Bayram’da Hacı Bayram Veli’yi, Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri’de Yunus Emre’yi, Bukağı’da Niyazi Mısrî’yi buluyoruz. Işınsu, bir romancı olarak biyografik öğeleri yeniden kurgularken, her üç mutasavvıfı da hem kanlı canlı birer insan hem de engin bir gönül, ruh olarak tasvir etmekte maharet gösteriyor. Her üç eser, elbette, birbirinden bağımsız okunabileceği gibi bütünlük arz ettiği için ortak bir bakış açısıyla da değerlendirilebilir. (Muhakeme.Net, 2011)

Erciyes Tutkusu (Yılmaz Gürbüz )

Ünlü tarih romancısı Yılmaz Gürbüz, bu yeni eserinde okurlarını 30’lu yıllarda Kayseri’ye bir yolculuğa çıkarıyor. Atatürk döneminde Kayseri’de açılan Sümerbank Bez Fabrikası ile Uçak Fabrikası’nın öküsü… Bir şehirde verilen sanayileşme mücedelesi… Gerici akımların karşı devrimciliği ve içlerine yerleşmiş Ermeni dönmelerinin etkisi… Erciyes Tutkusu aslında sadece bir şehri değil tüm Türkiye’yi, sadece bir dönemi değil Cumhuriyet tarihini anlatıyor. Romanı okuduğunuzda günümüz Türkiye’siyle çarpıcı bağlantılar da kuracak, “Nereden geldik?” ve “Nereye gidiyoruz?” sorularına yanıtlar bulacaksınız. (dr.com, 2024)

ACEMİLER (HİKMET ERHAN BENER)

Liseyi yeni bitirmiş bir genç olan Necdet’in, bu müjdeyi, öğrenimini yarıda bırakmış ve şimdi marangoz kalfası, arkadaşı Ömer’e getirmesiyle başlar roman. Olaylar 1946-1950 yıllarında Kayseri’de iki gün içinde geçer. Romanın üçüncü kahramanı ve bir köy çocuğu olan Tahsin de, felsefeci geçindiği halde felsefe sınavını verememiş, arkadaşlarıdır onların. Necdet, avukat babasının sertlikleri, annesinin aşırı sevgisi ve arkadaşı Tahsin’in, hayatı küçümseyişleri arasında bocalayan, romantik bir aşktan medet uman, bir acemidir. Eserde üç gencin, henüz hayatın eşiğinde, yaşantıları, geleceğe ait ümit ve ümitsizlikleri işlenir (Okudum.Net, 2025)

Halk Hikayesi, Hikaye, Destan

Bir Aşk Bin Şifa

Bir Gevher Nesibe Romanı (Önder Kayhan )

Gevher Nesibe Kayseri’deki ünlü Şifahaneyi yaptıran Selçuklu Ecesi olarak tanınır ve sevilir. Yaşam öyküsü ise fazla anlatılmaz. Bu ünlü Selçuklu Melikesi Miryokefalon kahramanı Sultanı II. Kılıçarslan’ın bir Roma Prensesinden olma sevgili kızıdır. Ünlü Selçuklu Sultanlarından Gıyaseddin Keyhüsrev’in ana bir kardeşi ve İzzettin Keykavus ile Alaaddin Keykubat’ın öz halalarıdır. Çocuk yaşta öksüz kalan bu iki büyük Sultan’ın yetişmelerinde önemli payı olduğu muhakkaktır. Bu ilginç aile (o zamanki ismiyle) Konstantinopolis’te 6 yıl sürgün hayatını beraber yaşamışlar ve şehrin 1204 yılında 4. Haçlı seferinde ele geçirilişine bizzat tanık olmuşlardır. Elinizdeki kitap Anadolu ve İstanbul’un en çalkantılı döneminde yaşamış bir genç kızımızın maceralı hayatının ve cesur aşkının öyküsüdür. Sevgi dolu, aşkına, inandığı değerlere, dünya görüşüne sahip çıkan, özgür kararlar alan ve uygulayan bu asil hanımın olağanüstü öyküsünü yazarın sıcak üslubuyla bir solukta okuyacak, Gevher’i tanıdıkça çok seveceksiniz. (kitapyurdu, 2019)

Bir Efsane

Abdi Dede Söylencesi

Abdi dede dünyadan elini eteğini çekmiş tek başına yaşayan yaşlı bir kişidir. Tüm zamanını hücresinde Kur’an okuyarak geçirir. Çevresinde sevilip sayılmasını çekemeyen yedi kişi “Şeriattan taş kopardı” (Şeriata aykırı davranışta bulundu) diye onu taşa tutar, daha sonrada kadı önüne çıkartırlar. Kadı da dedeyi çekemeyenlerdendir. Asılmasını buyurur. Müftünün onayıyla Dede’yi Arastabaşı’na götürüp asarlar. Hücresinde kalan eşyasını almak için döndüklerinde Abdi Dedeyi Kur’an okurken görürler.” Darağacından kurtulmuş diye Abdi Dede’yi yaka paça yine kadıya getirirler. Oradan Arastabaşı’na varırlar ki ne görsünler, Dede asılı duruyor. Yanlarında götürdükleri Dede darağacındaki cansız bedene “Sana selam olsun ey Hak’ ın kulu diye yanıtlar adamlar olanlara cevap veremezler, ikinci Dede yi de asar ve malına el koymak için hücreye dönerler Bu kez de Abdi Dede’yi Kur’an okurken bulurlar. Yeniden darağacına götürürler dede cesetlere: “Size selam olsun ey Peygamber’in ümmeti iki Abdi” diye seslenir. Cesetler: “Ve aleykümselam Ya Hu” diye yanıtlar. Adamlar aman vermeyip üçüncü Dedeyi de asarlar. Durumu öğrenen Kayserililer ayaklanarak Dede’nin asılmasına karar veren Kadı’yı, müftüyü ve yedi adamı öldürürler. Üç Abdi’yi darağacından indirirler, yıkayıp üçünü bir araya gömerler.(engelsizedebiyat,2024)

Bir Deyiş

Keklik kekliğin karşısında takılar

Bir Kelime

Norüyon: Nasılsın