ROMANLAR
KÖPRÜ
AYŞE KULİN
Bayram çocuk bekleyen bir babadır. Ve karısının doğum zamanı gelmiş çatmıştır. Sancılarla beraber Bayram, karısını hastaneye götürecektir Ama fırat buna engel olmaktadır. Fırat’ın karısına geçmeyen bayram ve onun talihsiz karısı oracıkta doğurur. Fakat karısı bu acıya dayanamaz ve kan kaybından yaşamını yitirir. O günden sonra Bayram ve onun çocuğu yalnız başına yaşamaktadır. Bayram çocuğu alarak doğru Valinin yanına gider ve olayı ona söyler. Vali o günden sonra bu olaya yakınlaşır ve köprüyü yaptırabilmek için girişimlerde bulunur. Köprüyü, Erzincan’ında dışında yabancı bir mühendise yaptırmak istiyordu. Bunun için Gürcistanlı baba ve oğul mühendislerle görüşmelere başladı. Gürcü mühendisler köprüyü yapabileceklerini söyleyerek Gürcistan’a dönmüşler; fakat bir daha geri dönmemişler. Bunun üzerine Ankara dan bir mühendisle görüşmeye başladı. Mühendisler Erzincan’a gelerek köprü yerini gördü ve birkaç inceleme yaparak köprüyü yapabileceklerini söylediler. Mühendisler Ankara’ya dönerek gerekli çalışmalara başladı ve bir grup oluşturdular. Yaklaşık bir hafta bir çalışmadan sonra köprü Erzincan da değil de Ankara da yapılarak tırlar la Erzincan’a götürüleceğini söyledi. Vali buna şaşırmıştı. Fakat mühendislere güveni sonsuzdu.
Valinin etrafındakiler buna inanmıyorlardı. Vali etrafındakilere aldırmayarak gerekli parayı sağlamaya çalışıyordu. Yaklaşık bir ay sonra ilk grup Erzincan’a giderek köprü ayaklarını dikmeye gelmişlerdi. Daha çalışmanın ikinci gününde gerçekleşen terörist saldırıyla personel Ankara’ya kaçmışlardır.
Öksüze bakan Elmas ile Mevlüt yasak aşklarından dolayı ailesine yakalanmaktan korkuyordu. Mevlüt, İstanbul da ki asker arkadaşını ayarlayarak İstanbul’a gitmeyi düşünüyordu. Vali gerekli gıdasal yardımı öksüze bakan aileye sağlıyordu.
Mühendisler köprünün yapımını tamamlamış ve Tırlar la Erzincan’a yola çıkmışlardı. Mühendisler ve Vali bir araya gelerek köprünün montajı hakkında konuşmaya başladılar. Köprünün kıyıdaki ilk ayağı oturtturulmuştu. Diğer ucunu ise karşıya geçirmek için, Feribottan Tahta güvertesine köprünün diğer ayağı oturtturulmuştu. Yalnız bir sorun çıkmıştı. Daha yolun yarısında feribot bozulmuştu. Çalışmalar aksamıştı. Bu da halkta tedirginlik yaratmıştı. Bir sonraki gün arıza giderilmiş ve yoğun bir çalışmayla köprü tamamlanmıştı. Yapıldığı akşam Vali, Bayram ve Öksüz köprüye oturarak ufka doğru bakıyorlardı. (turkedebiyatı, 2024)
Halk Hikayesi, Hikaye, destan
Yedi. Dokuz (Bir Deprem Öyküsü)(ALİ AKIN)
Türkiyede 1939 yılı Aralık ayında, bu güne kadar görülen en büyük deprem yaşanır.
Büyük Erzincan Depremi.
Deprem sonucu henüz ismini bile bilemeyecek yaşta kimsesiz kalan binlerce çocuk vardır sokaklarda. Yedi.Dokuz, bu çocuklardan sadece birinin gerçek yaşamından alınmış kimsesizliğin boyutlarını ve hayatla devam eden onurlu yaşam mücadelesinin hikâyesini akıcı bir dille okuyucuya sunarken, deprem kuşağında bulunan ülkemizde, benzer acıların yaşanmaması maksadıyla her vatandaşımızın deprem konusunda bilinçlenmesine katkı sağlamaktadır.(seçkin,2013)
Bir Efsane
KAZANKAYA EFSANESİ
Eski hesap April’in beşinde koca karının biri yaylaya çıkmak istemiş. Yaylaya çıkmayı komşusuna da teklif etmiş. Komşusu, “Allah kısmet ederse gideriz” demiş. Kocakarı, “Allah kısmet etse de gideceğim etmese de” demiş. Koyunlarını, çadırını kazanımı alıp, Erzincan’ın güneyindeki Munzur Dağının tepesine çıkmış. Bu sırada öyle bir fırtına çıkmış ki, kocakarı ne yapmışsa kendini bu fırtınadan kurtaramamış. En sonunda süt kazanın içerisine girmek aklına gelmiş. Kazanı ters çevirip içerisine girmiş. Kocakarının yaylaya çıkmadan önce söylediği söz Allah’ı gücendirir ve Allah onu orada onu kazanı ile birlikte taş keser. Bu taş şimdi Munzur Dağının tepesinde, Kazankaya diye anılmaktadır. (engelsizedebiyat,2024)
Bir Kelime
Tamas / Çıtçıt. Erik.
Bir Deyiş
Herkesinki bastık olur basılır; bizimki de ceviz olur şakkılar.