Van

ROMANLAR

MİHMAN (AKİF KURTULUŞ)

Çok anlatıcılı bir roman Mihman. Akif Kurtuluş, ondan fazla anlatıcının ağzından anlatıyor olayları. Anlatıcılar olan bitenin farklı gözlerden nasıl görüldüğünü ifade ettikleri gibi, kimi zaman da başka bir anlatıcının bıraktığı yerden hikâyeyi sürdürüyorlar. Farklı anlatıcılar bir yandan da öncekilerin anlattıkları olaylardaki kimi boşlukları tamamlıyorlar. Roman boyunca oluşan soru işaretleri sonraki bölümlerin satır aralarında cevaplanıyor. Özetini vermenin okuma tadını kaçıracağı romanlardan Mihman; olay örgüsü kimi kesişme ve rastlantılarla ilerliyor. Kimin kim olduğu sorusu ya da o anlatıcının ana hikâyenin neresinde durduğu gibi sorular sayfalar ilerledikçe anlaşılıyor. Yine de tadını kaçırmadan romanın başlıca iki kahramanı hakkında bir şeyler söylemek mümkün.

İlki orta yaşlı bir avukat; gençliğinde sol harekette yer almış, meslek hayatına başladıktan sonra da siyasetten bütünüyle kopmamış, İHD Genel Kurulunda Vedat Aydın’ın gözaltına alınışına tanık olmuş, sonrasında cenazesine gitmiş, Bilgi Üniversitesinde düzenlenen Ermeni Konferansında bulunmuş biri. Edebiyatla hayli ilgili; cüzdanında uzun süre Edip Cansever’in “Pesüs” şiirini taşımış, eşi dostuyla konuşurken ya da bir başınayken, okuduğu kitaplardan cümleler, dizeler geliyor aklına; hayatındaki kimi anları ve kişileri o sırada hakkında konuştukları kitaplarla yâd ediyor. Gelgitli bir aşk hayatı olmuş; onu böylesi bir gelgitin yükseldiği bir zaman diliminde tanıyoruz zaten. Bu gelgitin etkisiyle içine dönüp kendini deştiği, neden böyle olduğunu sorguladığı ya da sorgular gibi yapıp kaçtığı anlara tanık oluyoruz. Roman boyunca söz sıklıkla futbola geldiği için belirtmek gerek, sıkı bir Fenerbahçe taraftarı ve canı sıkıldığında amatör küme maçları seyrederek teselli arıyor.

Öbür kahramansa bir istihbaratçı: “Müdür” olarak anılıyor romanda. Sıra dışı olduğunu düşünebileceğimiz bir istihbaratçı ama. Avukatla benzeştikleri yanlar var – içkiye düşkünlükleri, spora ilgisi (istihbaratçı masa tenisine düşkün), kadınlarla (aslında kendisiyle) ilişkisinde yaşadığı kaçaklık. Romanın sonlarına doğru yaptığı siyasi analizler de onu sıra dışı saymamızı gerektirecek bir başka sebep. Avukat’ın onu “muzip ve uçarı ruhlu” diye andığı da eklenebilir bunlara.

Okuma tadını kaçırmadan, olay örgüsündeki yerlerine çok değinmeden öbür kahramanların bir bölümünü saymak gerekirse: Avukat’ın ayrıldığı sevgilisi (aynı zamanda eski eşi), bu kadının eski bir DP’li olan babası, Avukat’ın okul yıllarından arkadaşı olan ve oğlu zorunlu askerliğini yaparken öldürülen bir başka kadın, dağa giden bir gerilla, onun sorumlusu, dağdaki öbür gerillalar, Müdür’ün muhbiri, Müdür’ün ofisinde getir-götüre bakan kadın, Avukat’ın eski stajyeri… Bütün bu karakterlerin bir parçasını aktardığı ve anlattıkları yan hikâyelerin desteklediği ana hikâye ise Avukat’ın Van’da kaçırılmasıdır (Kitapyazıları, 2012)

Halk Hikayesi, Hikaye, Destan

AH TAMARA(ŞAHİN AKÇAP)

Kitaba adını veren ‘Ah Tamara’ öyküsü Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’nda geçer! Öykü acı biter. Bu acı son sebebiyle (Yazarın anlatımı) rivayet olunmuş ki; ‘Adanın tüm tavşanlarının zürriyeti hızla azalıp yok olmuş, adanın derinliklerinden sağlanan su kurumuş, Van Gölü’nün suları sodalaşmış ve tek canlının yaşamasına izin vermemiş.’

Şahin Akçap, bir öğretmen; çeşitli dergi ve gazetelerde uzun süredir yazıp çiziyor; mesleği icabı, Anadolu’nun nerede ise dört bir tarafında bulunmuş; kitabındaki öykülerde buralardan esintiler var; her kesimden insan manzaraları var!.. (kitapyurdu.com, 2024)

Bir Efsane

Akdamar Efsanesi

Van Gölü’nün güneydoğusunda yer alan, uzunluğu 1,5 km, genişliği 0,5 km olan Akdamar Adası’nın ismiyle ilgili şöyle bir efsane anlatılır:Çok eskiden Van’da bir Keşiş yaşamaktaymış. Bu Keşiş’in dünyalar güzeli bir kızı varmış. Kız o kadar güzelmiş ki, O’nu bir gören bin gönülden vurulurmuş. Bu güzel kızın ismi de “Tamara” imiş. Bütün Vanlı delikanlılar Tamara’nın peşinde dolana dursunlar, Tamara gönlünü yiğit mi yiğit, yakışıklı mı yakışıklı bir Türk gencine kaptırır. İki sevgili gizli gizli buluşurlar. Bu buluşmalar bir süre devam eder. Sonunda iki gencin aşkını Van’da duymayan kalmaz. Keşiş, kızını bu sevdadan vazgeçirmek için ne kadar uğraşırsa uğraşsın başaramaz. Tek çare, kızını Van’dan uzaklaştırmaktır. Van Gölü’nün en büyük adası olan Akdamar Adası’nda bir kilise yaptırıp, kalan ömrünü kızıyla beraber bu adada geçirmeye karar verir. Seven iki kalbi birbirinden ayırmak mümkün mü? Tamara ile Türk gencinin aşkları o kadar yüce, o kadar engel tanımaz ki… Keşiş’in Tamara’yı Ada’ya hapsetmesi de fayda vermez. İki genç, anlaşırlar. Delikanlı, her gece kıyıdan yüzerek Ada’ya çıkacaktır. Bu arada Tamara da sevgilisine adayı bulabilmesi için fenerle işaret verecek, O’na yardımcı olacaktır. Dedikleri gibi yaparlar. Delikanlı, yaz demez, kış demez, fırtınaya, dalgaya aldırmaz, her gece yüzerek Ada’ya çıkar. Sabaha kadar Tamara ile birlikte olurlar. Gün ışımadan da tekrar yüzerek geri döner. Bir zaman sonra Keşiş, iki gencin buluştuklarını öğrenir. Bir gece, kızın bıraktığı işaret fenerinin yerini değiştirir. Feneri, keskin ve sivri kayalıkların bulunduğu bir tarafa bırakır. Tamara da Delikanlı da kurulan tuzaktan habersizdirler. Delikanlı her zaman olduğu gibi yine kıyıdan suya girer, Ada’dan görünen ışığa doğru yüzmeye başlar. Şanssızlık bu ya, o gece, hem çok karanlık, göl de aşırı dalgalıdır. Delikanlı yüzer, yüzer, yüzer… Kollarında derman tükenir. Işığa doğru yüzdükçe ışık uzaklaşır sanki. Dalgalar daha da kudurur. Kuvvetli bir dalga, gücü tükenen delikanlıyı yükselttiği gibi sivri ve keskin kayalara çarpar. Her tarafı parça parça olan delikanlının, gölün karanlık sularına gömülürken : “Ah Tamara, Ah Tamara!…” feryatları, kayalıklardan yankılanarak Tamara’ya kadar ulaşır. Artık Tamara’ya dur olur mu? O da gözünü kırpmadan kendisini azgın dalgaların kucağına bırakır ve kaybolur. Böylece, yaşarken bir araya gelmeleri engellenen iki genç, sonsuza kadar sürecek beraberliklerine, Van Gölü’nün lacivert sularının derinliklerini mekân seçerler. Bu acıklı sonun yaşandığı adanın ismi de o günden sonra “Ah Tamara” nın değiştirilmesi ile “Akdamar” olur. (engelsizedebiyat 2024)

Bir Kelime:

Abızambak: Saçma sapan

Bir Deyiş:

Acele etme, dilini dişlersin.